Tuesday, July 29, 2014

saat 01.31
yazmaya karar vereli tam 3 dakika oldu.
içimi dökeceğim sana. içim dışıma çıkana kadar anlatacağım her şeyi.
fonda ahmet kaya çalsın okurken, ahmet kaya ile yazmanın zevki bi başka!
bi adam vardı, güneşte gözleri yeşil, normalde ela bakardı.
ilk görüşte aşk sanmıştım onu.
aşk dilenmiştim ondan.
gözlerinin içine baka baka "beni sev" diye yalvarmıştım, sevmemişti...
bazen, kimse beni gerçekten sevmemiş gibi hissediyorum.
elini tuttuğum her insan aslında elimi bırakmak için tutmuş gibi.
ya da ben hep elimi tuttuklarını sanmışım gibi.
"dardayım.
yalanım yok.
sevdim seni.
gün gece."
ardından başka bi adam geldi.
"kalbimin tek sahibi" dedim ona.
o da yalandı.
herkes kadar yalandı.
hiç gerçek olmamış bi yalan.
kandırıldım,
yarım bırakıldım.
eksik kaldım.
kalbim yara.
sarmaya çalıştım, saramadım.
hayır özlemiyorum. istemiyorum.
ama onun mutluluğu, nefret dolduruyor içimi.
nefret ediyorum kendimden.
"ben bu hâldeyken o nasıl mutlu olabilir?" diyorum kendime. "nasıl bozarım mutluluğunu?" diye düşünüyorum ara sıra.
içim acıyor. çıkıyor içim dışıma.
tükenmek mi bu?
tükeniyorum ara sıra.
aklıma karşımda ağlayışların geliyor.
ağlamalarım geliyor özlemden.
özlemekten ölüşlerim geliyor aklıma.
gülüyorum.
itiraf ediyorum kendime, asla sevmedim seni.
sadece inandım.
aşk sandım.
kandım.
yanıldım
yine.
bu hep böyledir. aşk var mı? var.
ama aşık olunacak insan var mı? bu tartışılır.
aklıma gelince gülümsüyorum sadece.
gözlerinin içine baka baka söylediğim o şarkıları anımsayınca, gülüyorum.
birbirimizi ne kadar da güzel kandırmışız oysa.
ne güzel sever GİBİ yapmışız.
Allah belamızı versin...
şimdi bazen anımsamakta güçlük çekiyorum seni.
ellerini.
sarılışını.
kokunu.
hatırlamakta güçlük çekiyorum...
şarkılarımızı hatırlıyorum sadece.
"bizim" diyorum, kusura bakma, alışkanlık.
sana benden elveda be.
uğurluyorum seni.
yeniden.